tarafından
Alzheimer'ın başlıca nedenleri olarak şunlar sıralanıyor:

İleri yaş, Ailede Alzheimer öyküsünün olması, Yaşanan travmalar, Asosyal yaşam tarzı, Depresyon, APOE4 (ApolipoproteinE) geni taşıyıcılığı, Eğitim seviyesinin düşük olması, Kolesterol, Obezite, Tip 2 diyabet, Yüksek tansiyon gibi damar hastalıkları, Down sendromlu olmak, Uyku düzeni problemleri, Dengesiz ve sağlıksız beslenme alışkanlığı, Sigara kullanımı.

Yani...

Yani benim anladığım tam olarak sebebi bilinmiyor. Gerçek sebebi ne olabilir?

Cevabınız

Görüntülenecek adınız (isteğe bağlı):
Gizlilik: E-posta adresiniz yalnızca bu bildirimlerin gönderilmesi için kullanılacak.

11 Cevaplar

tarafından
Riskimizi azaltmak için orta yaşta depresyon, hipertansiyon, obezite, diyabet, fiziksel hareketsizlik, stres, sigara ve alkol gibi tehlikelerden uzak durmamız gerekir. Sonuç olarak iyi bir eğitim, zihinsel faaliyetleri gerektiren meslek yaşamı, Akdeniz diyeti, orta yaşlarda kalp-damar hastalıkları risk faktörlerinin belirlenmesi, önlenmesi ve erken tedavisi; hobi edinilmesi, egzersiz, sosyal bir ağ içinde yaşamın devamı Alzheimer riskinin azaltılmasına ya da önlenmesine katkıda bulunabilir.
tarafından

Alzheimer ve Bunamaya Karşı Umut Işığı Bağırsaklardan mı Doğuyor?

Şu an için Alzheimer hastalığı ve bunama gibi ilerleyici beyin rahatsızlıklarına kesin bir çare bulunmamaktadır. Mevcut tedavi yaklaşımları genellikle hastaların yaşadığı belirtileri hafifletmeyi ve yaşam kalitelerini yükseltmeyi hedeflerken, beyin hücrelerinin hasar sürecini durdurmada sınırlı başarı göstermektedir. Ancak, son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalar, Alzheimer'a yönelik çözümün beynimizden ziyade sindirim sistemimizde, özellikle bağırsaklarımızda saklı olabileceğine dair yeni bir bakış açısı sunuyor.

Brain Behavior and Immunity Integrative dergisinde yayınlanan güncel bir araştırma, probiyotik açısından zengin bir fermente süt ürünü olan kefirin bu bağlamdaki olası yararlarını inceliyor. Kefir, sindirim sistemini düzenleme, kan şekeri ve kolesterol seviyelerini dengeleme gibi olumlu etkileriyle bilinmektedir. Bu sindirim sistemi üzerindeki faydaların, Alzheimer hastalığına karşı da koruyucu bir rol oynayabileceği düşünülüyor.

Kefirin Alzheimer Üzerindeki Potansiyel Etkileri Araştırılıyor

Araştırmacılar, kefirin Alzheimer hastalığının yönetimi konusunda önemli avantajlar sağlayabileceğini belirtirken, çeşitli çalışmalarda kefir tüketiminin vücuttaki iltihaplanma düzeylerini düşürdüğü ve hastalığın belirtilerinde iyileşmeler sağladığı gözlemlenmiştir. Kefir, son yıllarda popülerleşen sağlıklı yaşam akımlarının bir parçası olarak dikkat çekerken, uzmanlar özellikle fermente gıdaların bu tür beyin sağlığı sorunlarının önlenmesindeki potansiyeline vurgu yapıyor.

Yapılan bilimsel çalışmalar, kefirde bulunan faydalı bakterilerin (probiyotikler), bağırsak sağlığına olan katkılarının yanı sıra beyinle olan karmaşık etkileşimini de ortaya koyuyor. Bu özelliklerin, Alzheimer hastalığının ortaya çıkışını engellemede ve bunama sürecini yavaşlatmada önemli bir rol oynayabileceği öne sürülürken, kefirin iltihap giderici (antiinflamatuar) özellikleri de bu süreçte kritik bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Araştırma Sonuçlarında Tutarsızlıklar Gözlemleniyor

Bir araştırmada, Alzheimer teşhisi konmuş 13 kişiye kefir verildiğinde, hareket kabiliyetlerinde, zihinsel işlevlerinde ve hafızalarında düzelmeler tespit edilirken, farklı bir çalışmada ise kefirin ileri evre Alzheimer hastalarında zihinsel fonksiyonları iyileştirmediği belirlenmiştir. Bu farklı sonuçlar, kefirin mevcut tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılarak daha uzun süreli ve belirgin etkiler yaratıp yaratamayacağını ve en uygun kullanım miktarının (dozaj) ne olduğunu anlamak için daha kapsamlı araştırmaların yapılması gerektiğini gösteriyor. Özellikle insanlar üzerinde yapılacak daha fazla klinik çalışma, bu konuda daha kesin bilgiler sunacaktır.

tarafından

Demansı Geciktirmenin 10 Basit Adımı

Demansın kesin tedavisi olmasa da, uzmanlar bu rahatsızlığın ilerlemesini yavaşlatmanın ve riskini azaltmanın mümkün olduğunu belirtiyor. Nörologlar, demansa karşı korunmak için günlük hayatta yapılabilecek 10 kolay değişikliği sıralıyor:

  1. Kafanızı Koruyun: Bisiklet, kayak gibi aktivitelerde kask takarak kafa travmalarını önleyin.
  2. İşitmenizi Koruyun: Yüksek sesli ortamlarda kulak tıkacı kullanın ve düzenli işitme testleri yaptırın.
  3. Gözlerinize İyi Bakın: Düzenli göz kontrolünden geçin, gözlüklerinizi kullanın ve gerekirse ameliyat olun.
  4. Hareketli Kalın: Günde kısa mesafeler bile olsa yürüyüş yapın ve uzun süre oturmaktan kaçının.
  5. Kolesterolünüzü Kontrol Edin: Sağlıklı beslenerek ve egzersiz yaparak kolesterol seviyenizi dengede tutun.
  6. Ağız Sağlığınıza Özen Gösterin: Düzenli diş fırçalayın, diş ipi kullanın ve diş hekiminizi ziyaret edin.
  7. Sosyal Hayata Katılın: İlgi alanlarınıza uygun gruplara dahil olun veya sevdiklerinizle düzenli olarak görüşün.
  8. Hava Kirliliğinden Korunun: Hava kalitesinin düşük olduğu günlerde maske takın.
  9. Boynunuza Dikkat Edin: Ani boyun hareketlerinden kaçının ve riskli masaj türlerinden uzak durun.
  10. Kaliteli Uyku Uyuyun: Uyku düzeninizi iyileştirmenin yollarını arayın ve gerekirse uyku günlüğü tutun.

Uzmanlar, bu basit değişikliklerin demans riskini önemli ölçüde azaltabileceğini ve beyin sağlığını korumada kritik rol oynadığını vurguluyor. Unutmayın, beyin hasarını geri çevirmek genellikle mümkün olmadığından, erken önlem almak büyük önem taşıyor.

tarafından

Beyin Sağlığı İçin Vazgeçilmez 9 Besin

Nöroloji uzmanı Dr. Aaron Lord, sağlıklı bir beynin doğru beslenme ile mümkün olduğunu belirtiyor. Yaşlanmayla artan Alzheimer ve felç gibi risklere karşı Dr. Lord, günlük beslenmede mutlaka bulunması gereken 9 önemli besini sıralıyor:

  1. Meyveler: Antioksidan zengini dut ile C vitamini kaynağı portakal ve limon beyin hücrelerini korur.
  2. Taze Sebzeler: Potasyum içeren kereviz ve havuç, vitamin deposu soğan ve sarımsak beyin ve kalp sağlığını desteklerken, D vitamini zengini mantar uzun ve sağlıklı yaşam için idealdir.
  3. Kinoa: Sağlıklı karbonhidrat, protein ve lif kaynağı olarak dengeli beslenmede önemlidir.
  4. Miso: Japon mutfağından olan bu fermente soya fasulyesi ezmesi, yararlı bakteriler üreterek bağırsak sağlığını olumlu etkiler.
  5. Bitki ve Baharatlar: Zerdeçal iltihabı önlerken, bazı araştırmalara göre Alzheimer'a karşı da faydalıdır. Karabiber ise antioksidan özellik taşır.
  6. Zeytinyağı: Sağlıklı yağ kaynağı olarak demans ve kanser gibi birçok hastalığın önlenmesine yardımcı olur.
  7. Kuruyemişler: Omega-3 açısından zengin fındık, fıstık ve badem beyin hücrelerini korur.
  8. Çay ve Kahve: Kahve iltihap engelleyici özelliğiyle, çay ise antioksidan flavonoid içeriğiyle beyin sağlığına faydalıdır.
  9. Ev Yapımı Patlamış Mısır: İşlenmiş cipsler yerine zeytinyağı ve tuzla hazırlanan patlamış mısır, B vitamini ve protein kaynağıdır.

Dr. Lord, bu yağ ve vitamin açısından zengin besinlerin beyin sağlığını iyileştirdiğini, hafızayı güçlendirdiğini ve konsantrasyonu artırdığını vurguluyor.

tarafından

Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, gözün arka kısmındaki kan damarlarının incelenmesinin, gelecekte demans tehlikesiyle karşı karşıya kalınıp kalınmayacağına dair ipuçları sunabileceğini gösteriyor.

Demansın erken dönemde kendini gösterebilecek 3 farklı göz rahatsızlığı:

  • Kanı kalpten taşıyan damarların (atardamarların) normalden daha ince yapıda olması.
  • Kanı kalbe geri getiren damarların (toplardamarların) olağandan daha geniş olması.
  • Gözün iç tabakası olan retinanın sinir lifi katmanının incelmiş olması.

Bu tür değişimler, görmede netlik sorunlarına veya görme kaybına yol açabilir. Uzmanlar, bu gözlemlere dayanarak demans riski taşıyan bireylerin erken belirlenmesinin mümkün olabileceğini belirtiyorlar.

Görme bozuklukları uzun zamandır bilhassa yaşlı yetişkinlerde bilişsel gerilemeyle bağlantılı olarak görülüyor.  Geçen yıl yapılan başka bir çalışmada görüş hassasiyet testinin demansı resmi teşhisten 12 yıl önce tahmin edebileceğini ortaya koymuştu.

Ayrıca,

Yaygın Bir Bacak Rahatsızlığı Olan Varis, Bunama Tehlikesini Yükseltiyor

Güney Koreli bilim insanları tarafından yürütülen kapsamlı bir çalışma, varis problemi yaşayan bireylerin bunama (demans) geliştirme olasılığının dikkate değer ölçüde daha fazla olduğunu ortaya koydu.

Yaklaşık yarım milyon kişinin bilgilerini analiz eden araştırmacılar, varisli damarları bulunan kişilerde demans tanısı alma ihtimalinin %23.5 oranında daha yüksek olduğunu belirledi.

Uzmanlar, bunama için risk teşkil ettiği bilinen yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, sigara ve alkol kullanımı gibi çeşitli faktörler hesaba katıldığında dahi bu artmış riskin geçerliliğini koruduğunu ifade ediyor.

Araştırma ekibi, Güney Kore'de ortalama yaşları 56 olan 396,767 kadın ve erkeğe ait verileri değerlendirdi. Bu gruptaki yaklaşık beş bin kişide varis mevcuttu. Katılımcıların sağlık durumları 13 yıl süresince takip edildi ve bu dönemin sonunda %14'lük bir kesime bunama teşhisi konulduğu gözlemlendi.

PLOS ONE adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma, özellikle varisli erkekler, tütün kullananlar ve yoğun miktarda alkol tüketen bireylerde bunama riskinin daha da belirginleştiğine dikkat çekti.

Araştırmacılar, varis ile bunama arasındaki bu bağlantının altında yatan kesin mekanizmaları anlamak için daha fazla inceleme yapılması gerektiğini vurguladı. Ancak, bir hipotezlerine göre bu durum, vücuttaki genel kan dolaşımının zayıflamasıyla ilgili olabilir.

Bir başka kuramsal açıklama ise varisli damarların vücutta genel bir iltihaplanma düzeyini artırabilmesi ve bu durumun da beyin hasarına yol açan süreçleri tetikleyebileceği yönünde.

Çalışmanın öne çıkan bir diğer önemli bulgusu da varis tedavisi gören hastaların, tedavi almayanlara kıyasla, özellikle beyne giden kan akışını engelleyen küçük çaplı felçlerin neden olduğu vasküler bunama türüne yakalanma riskinin %43 oranında daha düşük olmasıydı.

tarafından
Eğer odaklanma sorunları yaşıyorsanız, çözüm tabağınızda olabilir. Hangi vitaminler beyin hücrelerini koruyor ve yaşa bağlı zihinsel zayıflamayı nasıl engelleyebilirsiniz? İşte beyni destekleyen mucizevi besinler...

Beynin ön bölgesinin yaşla birlikte ilk yıpranan yerdr. Yaşlılıkla birlikte artan zihinsel zorlukların çeşitli nedenleri var. Alzheimer, damar sertliği ve nörokimyasal madde azalmalarının beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Ayrıca, sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan miyelin kılıfındaki azalma da düşünce hızını yavaşlatır ve kötü alışkanlıklar bu süreci hızlandırır.

Beyni monotonluktan uzak tutmak ve bol oksijen sağlamak önemldr. Beyin vücut oksijeninin önemli bir kısmını tüketir. Beslenme konusunda balık temel bir kaynaktır. Omega-3 yağ asitleri miyelin üretimi için kritiktr. Somon, alabalık gibi yağlı balıkların yanı sıra yaban mersini, bitter çikolata, ceviz ve yeşil yapraklı sebzeler de beyin sağlığına faydaları bulunur. Kabak çekirdeği, yumurta ve turunçgiller de unutkanlık ve zihinsel gerilemeye karşı olumlu etkileri vardır. Son olarak, fiziksel aktivite, sağlıklı uyku, temiz hava ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra risk faktörlerinin kontrol altında tutulması da beyin sağlığı için hayatidir.
tarafından

Nörobilim uzmanı Dr. Ramon Velazquez, severek tüketilen ancak beyin sağlığı için zararlı olan beş ana gıda grubuna işaret ediyor. Bu gıdaların beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilediğini ve uzun vadede ciddi sorunlara yol açabileceğini belirtiyor. Erken yetişkinlikteki beslenme alışkanlıklarının, ileriki yaşlardaki beyin performansını doğrudan etkilediğini vurguluyor.

Sakınılması önerilen gıdalar ve başlıca zararları şunlardır:

  1. İşlenmiş Gıdalar (hazır yemekler, abur cuburlar): Katkı maddeleri, yapay tatlandırıcılar ve koruyucular içerirler. Hücreler arası bağlantıları zayıflatır, iltihaplanmayı artırır ve bilişsel gerilemeyi %28 hızlandırabilirler.
  2. Büyük Avcı Balıklar (köpekbalığı, kılıç balığı, orkinos): Yüksek cıva içerikleri nedeniyle sinir sistemine zarar verebilir, nörolojik işlevleri bozabilirler.
  3. Yanmış veya Aşırı Kızartılmış Yiyecekler: İleri Glikasyon Ürünleri (AGEs) içerirler. Bunlar beyinde oksidatif stres ve iltihaplanma yaratarak Alzheimer gibi hastalıklara zemin hazırlayabilir.
  4. Yapay Tatlandırıcılar: Bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkileyerek beyin-bağırsak iletişimini bozar, zihinsel işlevleri yavaşlatabilir ve iltihaplanmayı artırabilirler.
  5. Aşırı Alkol Tüketimi: Özellikle ön beyin korteksini etkileyerek karar verme yetisini zayıflatır ve uzun vadede beyin hacminde küçülmeye neden olabilir.

Dr. Velazquez, ailesinde Alzheimer veya demans geçmişi olanların beslenmelerine ekstra dikkat etmesi gerektiğini belirtiyor. Sağlıklı bir beyin için sadece iyi beslenmenin yetmediğini; egzersiz, uyku ve zihinsel uyarımın da önemli olduğunu vurguluyor. Beslenme uzmanı Eva de Angelis ise bu listeye temkinli yaklaşılması gerektiğini, ara sıra tüketilen zararlı bir yiyeceğin sorun olmayacağını, önemli olanın genel sağlıklı ve dengeli beslenme düzeni olduğunu ekliyor.

Ne kadar sık "zararlı" gıda alımı sıkıntıya yol açar: Yeni bir araştırmaya göre, günde yaklaşık 11-12 porsiyon aşırı işlenmiş gıda tüketmek, Parkinson hastalığının erken belirtilerini gösterme riskini önemli ölçüde artırıyor. ABD'de 26 yıl boyunca yaklaşık 43 bin kişinin (ortalama yaş 48) sağlık verilerinin incelendiği çalışmada, başlangıçta kimsede Parkinson hastalığı bulunmuyordu.

Çalışmanın sonunda, günde ortalama 11 porsiyon aşırı işlenmiş gıda (örneğin; 225 gr gazlı içecek, bir sosisli sandviç, bir dilim paketli kek, bir kaşık ketçap veya 30 gr cips gibi tek bir porsiyon) tüketen kişilerin, günde sadece üç porsiyon tüketenlere kıyasla Parkinson'un üç ya da daha fazla erken belirtisini (vücut ağrısı, kabızlık, depresyon, koku/renk algısında değişiklik, aşırı gündüz uykusu, anormal uyku bozuklukları) gösterme riskinin 2.5 kat daha fazla olduğu saptandı.

Bu ilişki, kabızlık dışındaki neredeyse tüm erken belirtiler için geçerli olup, yaş, sigara ve fiziksel aktivite gibi diğer faktörler göz önüne alındığında dahi değişmedi. Araştırmanın başyazarı Dr. Xiang Gao, bu bulguların, aşırı işlenmiş gıdaların Parkinson hastalığının erken belirtilerinin ortaya çıkışını hızlandırabileceğini gösterdiğini belirtti. Bu çalışma, beslenme şeklinin Parkinson hastalığının gelişiminde rol oynadığına dair kanıtlara bir yenisini eklemektedir.

tarafından

1) Çok oturmayın!

ABD'de Vanderbilt, Pittsburgh ve Seul Ulusal Üniversiteleri'nden bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, uzun süre oturmak yalnızca fiziksel değil, zihinsel sağlık açısından da ciddi riskler taşıyor ve beyin yapısında küçülmeye yol açabiliyor.

50 yaş ve üzerindeki 404 bireyin incelendiği çalışmada, haftalık önerilen egzersiz süresini (en az 150 dakika) karşılayanların bile, gün içinde daha uzun süre oturanlarında beyin hacminde küçülme ve bilişsel gerileme belirtileri saptandı. Özellikle hafıza ile ilişkili olan hipokampus bölgesinde incelme gözlendi; bu bölge Alzheimer hastalığında ilk etkilenen alanlardan biridir.

Uzmanlar, Alzheimer gibi demans türleri riskini azaltmak için yalnızca egzersiz yapmanın yeterli olmadığını, oturarak geçirilen sürenin de azaltılması gerektiğini vurguluyor. Araştırma, artan hareketsizlikle birlikte beyindeki yaşlanma sürecinin hızlandığını ve bu durumun özellikle genetik olarak Alzheimer’a yatkınlığı bulunan bireylerde daha da güçlü olduğunu gösterdi. Bu nedenle, özellikle risk grubundaki bireylerin gün içinde oturmaya sık sık ara vermesi kritik önem taşıyor.

2) Bulaşık makinesinde plastik kapları yıkamayın!

Bilim insanları, bulaşık makinelerinde, özellikle plastik eşyaların (tabak, kase, bardak, çatal-bıçak vb.) yıkanmasının ciddi sağlık riskleri taşıdığı konusunda uyarıyor. Yüksek sıcaklıklarda (70 dereceye kadar) yıkanan plastikler, milyonlarca mikroplastik parçacığın açığa çıkmasına neden oluyor.

Bu mikroplastikler, o kadar küçük ki kan-beyin bariyerini aşarak insan sağlığını tehdit edebiliyor. Araştırmalar, bu durumun erken bunama riskini artırabileceğini ve ayrıca kanser, kalp hastalıkları ve doğurganlık problemleri gibi diğer sağlık sorunlarıyla da bağlantılı olabileceğini gösteriyor.

Bir araştırma, tek bir plastik yıkama döngüsünün yaklaşık bir milyon mikroplastik parçacık salabileceğini, bunun da yılda yaklaşık bir pirinç tanesinin dörtte biri kadar birikime yol açabileceğini ortaya koydu. Bu mikroplastikler sadece makinedeki diğer eşyalara bulaşmakla kalmıyor, aynı zamanda atık sular yoluyla çevreye de karışıyor.

Uzmanlar, plastik kullanımının minimize edilmesi ve plastik ürünleri yıkama alışkanlıklarının gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Henüz mikroplastiklerin bunama ile doğrudan bağlantısı kesinleşmemiş olsa da, mevcut çalışmalar bu ilişkiyi destekler nitelikte.

tarafından

Zihninizi Güçlendirin: Bilimsel Temelli En Etkili Beyin Dostu Yiyecekler

Vücudumuzun diğer organları gibi, beynimiz de tükettiğimiz yiyeceklerden doğrudan etkilenir. Bilim insanlarına göre, erken yaşlardan itibaren doğru besinleri almak, bellek kapasitesini artırır, öğrenme yeteneğini geliştirir ve duygusal dengeye katkı sağlar. Aşağıda, zihinsel işlevleri destekleyen ve beyin sağlığını koruyan beş harika gıda önerisi bulunmaktadır.

Süt kemiklere, havuç gözlere iyi gelirken, beynimizin de özel besinlere ihtiyacı vardır. Zihnimiz, düşünme işlevinin ötesinde tüm bedensel faaliyetleri kontrol eder ve bu karmaşık yapının enerji kaynağı tükettiğimiz gıdalardır. Weill Cornell Üniversitesi'nden nörobilim uzmanı Lisa Mosconi'nin vurguladığı gibi, "Beynimizin performansı, doğrudan tükettiğimiz besinlere bağlıdır." Bu süreç çocukluk çağında temel atar. İlk yıllarda alınan yeterli miktarda vitamin, mineral ve faydalı yağlar, beyin gelişiminin temelini oluşturur.

İşte bilimsel çalışmalarla desteklenen, çocuk ve yetişkinlerde zihinsel kapasiteyi yükselten beş etkili gıda:

1. BAZI MEYVELER (YABAN MERSİNİ, BÖĞÜRTLEN, AHUDUDU GİBİ) Bol miktarda C vitamini içeren bu meyve grubu, bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra, sinir ileticilerinin (nörotransmitter) yapımına katkıda bulunarak akli fonksiyonları geliştirir. Ayrıca içerdikleri antioksidanlarla da beyin hücrelerini serbest radikallerin zararlı etkilerinden muhafaza ederler. Nasıl tüketilebilir? Yoğurtla karıştırılabilir, eritilmiş çikolataya bandırılabilir veya hoşafı yapılabilir.

2. ERİK ÇEŞİTLERİ (TAZE VE KURU FORMDA) Yüksek miktarda triptofan içeren erik ve kuru erik, duygusal durumu dengeleyen serotonin hormonunun salgılanmasına yardımcı olur. Daha kaliteli bir uykuya olanak tanır ve beynin kendini yenileme süreçlerine destek verir. Lezzet tavsiyesi: Kuru erikleri evde hazırladığınız fıstık ezmesiyle birleştirerek lif ve protein açısından zengin, harika bir ara öğün elde edebilirsiniz.

3. TATLI PATATES A vitamini açısından zengin bir kaynak olan bu yumru sebze, sinir sisteminin sağlıklı bir şekilde gelişmesinde hayati rol oynar. Doğal tatlı lezzetiyle çocuklar için oldukça uygun bir seçenektir. Servis şekilleri: Püre halinde, fırınlanmış, çorbası yapılarak, salatalarda veya kızartılarak tüketilebilir; seçenekler oldukça çeşitlidir.

4. YAĞLI BALIK TÜRLERİ (SOMON, SARDALYA, HAMSİ, USKUMRU, RİNGA BALIĞI) Beyin sağlığı için son derece önemli bir Omega-3 yağ asidi olan DHA, bu tür balıklarda bolca bulunur. Sinir hücrelerinin yapısını güçlendirir ve öğrenme yeteneğini geliştirir. Çocuklara sunum önerisi: Balık filetolarını dövülmüş ceviz ve bademle kaplayarak hazırlayacağınız "yenilenmiş balık çubukları" ile çocukların beğenisini kazanabilirsiniz.

5. KURUYEMİŞLER VE TOHUMLAR (CHIA TOHUMU, CEVİZ, BADEM GİBİ) İçerdikleri Omega-3 yağ asitleri, magnezyum ve E vitamini sayesinde beyin için adeta bir savunma mekanizması sağlarlar. Beynin yaşlanma sürecini yavaşlatmaya yardımcı olur ve zihinsel işlevlerin devamlılığını destekler.

Çocukların zihinsel gelişimi yalnızca oyunlar ve formel eğitimle sınırlı kalmaz, mutfakta yapılan doğru seçimlerle de şekillenir. Şunu da akılda tutmak gerekir ki, ebeveynlerin beslenme alışkanlıkları çocuklar için bir model oluşturur. Yemek listenize beyin dostu gıdaları dahil ederek, gelecek nesillere uzanacak değerli bir katkıda bulunmuş olursunuz.

tarafından

Geç yatıp geç kalkmak iyi bir şey değil

Hollanda Groningen Üniversitesi'nden demans araştırmacısı Ana Wenzler tarafından yürütülen ve ülke çapında binlerce kişinin uyku alışkanlıklarını analiz eden BIRD-NL projesi kapsamında yapılan yeni bir araştırma, "gece kuşları" olarak bilinen, yani geç saatlerde yatıp geç kalkan bireylerin zamanla beyin fonksiyonlarında daha hızlı bir gerileme yaşadığını ortaya koydu. Araştırmaya katılanların %52'si sabah insanı, %44'ü orta düzeyde ve sadece %5'i gece kuşu olarak sınıflandırıldı. Bu oranın, genellikle %30'u gece kuşu, %40'ı sabah insanı olarak kabul edilen dünya genelindeki dağılımdan oldukça farklı olduğu belirtiliyor.

10 Yıllık Takip ve Bulgular: Wenzler, 10 yıl boyunca katılımcıların bilişsel performanslarını ölçen test sonuçlarını inceledi. Bulgular, gece kuşlarının özellikle dikkat, planlama, problem çözme gibi "yürütücü işlevler" olarak bilinen beyin fonksiyonlarında daha hızlı bir gerileme yaşadığını net bir şekilde gösterdi.

Risk Faktörleri ve Azaltma Yolları: Ancak, her gece kuşunun bu riski eşit derecede taşımadığı vurgulandı. Wenzler'e göre, gözlemlenen bu olumsuz etkinin yaklaşık %25'i düşük uyku kalitesi ve sigara kullanımı gibi faktörlere bağlıydı. "Sağlıklı bir yaşam tarzı, geç kronotipin olumsuz etkisini bir miktar azaltabilir," diyerek bu bireyler için umut ışığı sundu.

Eğitim Seviyesi ve Etki: Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri, daha yüksek eğitim seviyesine sahip bireylerin bu olumsuz etkiden daha fazla etkilenmesi oldu. Wenzler bu durumu, "Bu kişiler genellikle sabah erken işe dönmek zorunda kalıyor ve yeterince uyuyamıyorlar. Beyinleri yeterli dinlenmeyi alamıyor," şeklinde açıkladı. Bu durum, sosyal ve iş hayatı beklentilerinin biyolojik ritimlerle çelişmesinin bir sonucu olarak yorumlanabilir.

Diğer Sağlık Riskleri: Makale, önceki araştırmaların da gece kuşlarının çeşitli sağlık risklerine daha açık olduğunu hatırlatıyor:

  • Diyabet riski %30 daha yüksek.
  • Depresyon ve diğer psikolojik rahatsızlıklarda neredeyse iki kat artış.
  • Kalp hastalığı riskinde artış.
  • Tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde %10 artış.

Biyolojik Saate Uyum ve Değişim Zorluğu: Kaliforniya Üniversitesi'nde sinirbilim ve psikoloji profesörü olan Matt Walker, her bireyin biyolojik saatinin farklı olduğunu ve uyku düzeninin buna göre ayarlanması gerektiğini vurguladı. Walker, "Kendinizi sabah insanı yapamazsınız. Gece kuşları biyolojik olarak nasıl tasarlandıysa öyle uyumalı," ifadelerini kullandı. Wenzler da, gece kuşu olan bir bireyin kendini sabah insanına dönüştürmesinin zorluğuna dikkat çekti. Bazı çalışmaların yoğun müdahalelerle birkaç saatlik değişimler sağlanabileceğini gösterdiğini ancak bu değişikliklerin sınırlı ve sürdürülebilir olmadığını belirtti: "Aşırı gececi biriyseniz, her gün erkenden kalkmaya zorlamak sizi sabah insanı yapmaz." Walker da bu görüşü destekleyerek, "Gerçek bir değişim için gereken disiplinli müdahaleler uzun vadede sürdürülebilir değil," dedi.

Gelecek Araştırmalar ve Demans İlişkisi: Wenzler, gece kuşlarının bilişsel sağlığının tamamen "kaderine terk edilmiş" olduğunu söylemenin henüz mümkün olmadığını ifade etti. Araştırmalarının 10 yıllık bir süreci kapsadığını belirterek, "Orta yaşta daha hızlı bilişsel gerileme, mutlaka demans riskinin arttığı anlamına gelmeyebilir. Bu konudaki uzun vadeli etkileri daha fazla araştırmak istiyoruz," diyerek gelecekteki araştırmaların bu konuya, özellikle demans ilişkisine odaklanacağını belirtti.

Bilişsel Sağlık İçin Öneriler: Makale, bilişsel sağlığı korumak için şu genel önerilerle son buluyor:

  • Uyku süresi ve kalitesine dikkat etmek.
  • Sigara ve alkol kullanımından kaçınmak.
  • Kişinin kendi biyolojik uyku saatine uygun bir yaşam düzeni oluşturması.
  • Stresi azaltacak rutinler geliştirmek.
  • Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizi ihmal etmemek.
...