İktisat - Ekonomi kategorisinde tarafından
EYT'lilerin bir maaş daha az almaları için iktidar ve muhalefet el ele vermişken fakirin dostunun olmadığı ve meclisin tamamen yenilenmesi gerektiği anlaşılıyor.

Deprem yöresinde tuvalet temizleyen, eşya taşıyan vekillere saygı duymak gerekir, ama bu vekiller grup toplantılarına da katılıp aynı anda iki yerde birden olabiliyor.

İktidardakilere işsiz fakir EYT'lilerden ayda 300 lira çarpmak çok tatlı gelmiş olabilir ama muhalefete ne oluyor? Muhalefet kayıkçı kavgasının tarafı olmak dışında ise...

Allah'a fatura etmeye kalktıkları depremin yıkımının bir sebebi olan iki- üç yılda bir çıkarılan imar aflarında herkesin suç ortaklığı var, beş yıl öncesi ve sonrası dahil.... Belediyelerde imar değişikliği yapılırken imar komisyonunda anlaşılır, rant bölüşülür. "Siz çıkarın biz elimizi kaldırırız ama itiraz da etmeyiz." Suç kardeşliği ihtilafı önler. Türkiye’de siyasetin finansmanı yerel ve ülke genelindeki imar rantlarından sağlanır. Siyasetin finansında suç ortaklığı vardır. İmar affında muhalefet de hayır oyu kullanamaz, çünkü kendi müteahhitleri tepki gösterir. Yerel meclislerdeki kardeşler genel mecliste niye ayrı düşsün?

Bu arada, toprakları deprem bölgesi olan bir devletin hükümetinin sağlamlık kontrolü olmaksızın seçimlerde kullanılacak bütçe olsun diye para karşılığı imar affı getirmesi neden ağır cezalık bir suçtur? Neden hükümetler çok karlı olacaksa bile uyuşturucu satmazsa ondan. İkisinin de öldüreceği ve astarının yüzünü bin kat geçeceği için...

SGK zor durumda, EYTlilere verecek parası yok diyenler! Bireysel Emeklilik Sistemindekilerin de bizzat yaşayıp feci şekilde öğrendiği ve öğreneceği gibi çalışanın parasını önce enflasyonun onda veya yirmide biri seviyesinde getiri ile değerlendirip yok et, sonra da SGK'nın parası yok de.. O gelen paralar gayrimenkule yatırılsaydı, o emekliler açlık sınırının yarısı ücretlerle açlık ve soğukla mücadele edeceğine şimdi Alman Emeklileri gibi dünyayı gezecek maaşı alırlardı. Bunun da sorumlusu, kendi maaşlarına, saray ve şatafata para bulup sıra emekliye, EYT'liye gelince ıkınanlar...

Bu durumda varlık göstermek isteyen diğer siyasi partilere yol göstermek lazım.

Neyi vaat ederse bir partiye seçimlerde oy verirsiniz?

1999'da yaşanan deprem, fakirlerin haklarının ellerinden alınmasına engel olmasın diye, o durumda bile meclis toplanıp hak gasp eden yasayı çıkarmıştı. Sıra hakkın geri teslim edilmesine gelince aynı deprem meclisin yasa çıkarmasını engelleyebiliyor.

Madem deprem dolayısıyla EYT'liler yok sayılabilir, bütün dürüst vekiller bir yıllık maaşlarını depremzedeler bağışlasın. Bunu yapanlara oy veririm.

Cevabınız

Görüntülenecek adınız (isteğe bağlı):
Gizlilik: E-posta adresiniz yalnızca bu bildirimlerin gönderilmesi için kullanılacak.

9 Cevaplar

tarafından

2005 yılında inşa edilen Kâğıthane Devlet Hastanesi de depremde yıkılma ihtimali sebebiyle tahliye edilecek. Müteahhitten, inşaatı denetleyenlerden, binayı teslim alanlardan bu parayı almayı, alamadığı takdirde istifa etmeyi vaat eden partiye oy vereceğim. Ülke çapında devletin yaptırdığı ve depremde çöken bütün yapıların sorumlularından bunların parasını almayı hangi parti vaat ederse onu destekleyeceğim.

Neden? Çünkü, tekrar yapım maliyeti ben dahil her bir vatandaştan alınacak vergilerle karşılanacak... Bu tazminatın dışında ayrıca öyle ağır bir ceza verilmeli ve bu ceza bütün vasıtalarla duyurulmalı ki bir daha hiç ama hiç kimse hırsızlığa cesaret edemesin.

İkinci olarak, şubatta deprem, martta sel felaketlerinde can ve mal kaybına yol açan veya kayıpları arttıran bütün yerel yönetim hatalarını ve düzeltilme şekillerini kısa ve özlü şekilde rapor haline getirip ülkedeki bütün belediyelere gönderilmesini sağlayacak bir genel yönetimi vaat edecek siyasetçi gerekir. Bu siyasetçi aynı hataların ülkenin tamamında tekrar ve tekrar kayıplara yol açmasını engelleyecek çok etkili bir denetim sistemi kurmayı da vaat etmelidir.

tarafından
Ülkede ilk üniversiteyi kurma vaadine oy veririm.

"Sen ne diyorsun, zaten 209 adet üniversite var." diyenler! 85 milyonu fakirleştiren ekonomik politikalar uygulanırken kaç üniversiteden "Bu yapılmamalı!" diye açıklama geldi? Toplam 109 adet üniversitede iktisat bölümü bulunurken, korunaksız enflasyon cehennemine sürüklenen bir toplumda, kaç üniversitede bu facia hakkında seminerler, tartışmalar, konferanslar düzenlendi? Binlerce profesörden birkaçı şahsi görüşünü açıkladı. Ama büyük çoğunluğu ve bağlı oldukları üniversiteler nerede?

Halkının yaşadığı iktisadi felaketi akademik seviyede ele alamayan, konu edinemeyen bir kurum üniversite midir?

Evet, oyum, maaşını, gelirini kaybetme korkusuyla gerçekleri açıklamaktan çekinmeyip özgürce konuşabilen ilk üniversiteyi, yani "ilk üniversiteyi" kuracak partiye..
tarafından
Seçmen bir karar vermeli.. İslamcı dolar milyonerlerine mi oy vermeli? Yoksa Atatürkçü dolar milyonerlerine mi oy vermeli? Yoksa Türk milliyetçisi dolar milyonerlerine mi oy vermeli? Yoksa Kürt milliyetçisi dolar milyonerlerine mi?... Merkez sağ, merkez sol, sol veya sağ, bunlar her ne demekse... Hangi milyonerler iktidar olsun?

Asla hizmetkarı olmaktan ötesine geçemeyeceğin, anlamlı bir pay sahibi olamayacağın bir sofradan kimin ziftlenmesini desteklemek istersin?

Demokrasinin bir tiyatro olmasını bitirmeyi vaat edebilecek, veya o yönde somut hedefler listesi ortaya koyabilecek, çağın teknolojik imkanlarını da kullanarak seçmenin gerçekten kendisi hakkında söz sahibi olmasını sağlayacak bir parti var mı?

"Şunlara para dağıtacağım, bunları maaşa geçireceğim, şu grubu destekleyeceğim, parayı şöyle savuracağım" diyen diyene....

Vergileri azaltacağım diyen var mı? Yok... "Kesin tarih ve ölçülerle vergileri azaltacağım" diyen bir siyasi partiye oy vereceğim. "Sözünü tutacağını ne biliyorsun?" denebilir. Basit bir testle ortaya çıkar:

Parti yetkilisi, sadece ve sadece son beş yılda yeni konulan vergileri, değiştirilen vergi yasası maddelerini, arttırılan vergileri ezbere değil kağıttan bakarak dahi sayabilirse bu yeterli bir kanıttır.

Bahse girerim bunun listesi iktidar partisi de dahil olmak üzere hiçbir parti de yoktur. Neden? Kimsenin bu vergileri iptal etmek veya indirmekle alakalı bir düşüncesi olmadığı için...

Varsa yoksa semboller savaşı... Aynı sermayedara ait iki farklı beyaz eşya markasından hangisini seçersen seç, paranın gideceği yer değişmez.

Elbette, diktatörlük; tapınıcı itaati isteyen aşırı otoriterlik; ses çıkarmaya, hak aramaya karşı şiddetli bir antipati, mafyavari hukuksuz bir yapı tercih edilecek bir şey değil...

Ama şu açık ki, bugün var olan durum da istenen sonucu vermiyor.
tarafından
Demokratik yönetimde iktidar tekrar seçilmek için halkın taleplerini karşılar.

Halk daha büyük yoksulluk, açlık, sefalet, evsizlik; daha çok kira ödemek, geçim sıkıntısı yaşamak, parasızlıktan evlenememek, daha çok vergi ödemek, daha şiddetli bir pahalılık istediğini gösterdiyse iktidar da bunu sağlayacaktır.

Seçim öncesi yaşanan refahın olmayan paraların harcanması ile sağlandığının farkında olacak şuurda bir oy veren kitlesi bulunmadığından vergi ve zamla sömürülecek köleler olarak görülecekler. Çünkü "Para gerekiyorsa en insafsız vergi olan enflasyon ve dolaylı vergiler yerine süper zenginlere neden başvurulmuyor da temel insani ihtiyaçlardan, bebek mamasından bile haraç kesiliyor?" sorusunu soracak kimse yok. Çünkü "Para gerekiyorsa neden Suriyelilere para saçılıyor, neden Özgür Suriye Ordusuna düzenli maaş ödeniyor, neden sadece ilk beş ayda 995 milyon lira araç kirası olarak ödendi, neden bu kadarcık sürede Sarayda 484 milyon lira ağırlama gideri yapıldı ve 1,4 milyar liraya yakın gizli gidere ulaşıldı, neden Almanyanın iki katı kadar 128 bin makam aracı var, neden Saray'ın 14 uçağı var, neden 15 sarayda yüzlerce personel bir kişiye hizmet için çalışıyor, neden döviz garantili müteahhitlere yeni bir ödeme planı sunulmuyor, neden yılda birkaç gün kalınacak 350 odalı yazlık saray yapılyor, neden Saray harcamaları için ilave 650 milyon lira ödenek isteniyor, neden Saray için günde 18 milyon lira harcamak yetmiyor 20 milyona çıkarılmak isteniyor, neden hiç durmadan millet bahçeleri yapılıyor, acil bahçe ihtiyacı nereden çıktı? Neden israfa, bütçe içi ve dışı şeffaf olmayan harcamalara, yolsuzluğa, keyfi borçlanmaya, sınırsız para basmaya, devlet bankalarından yandaş semirtecek bedava kredilere, kendi vatandaşından dövizli borçlanmaya, yokluk fonuna izin vermeyecek ama çok düşük maliyetli kaynak sağlayacak, şeffaflık ve hesap verebilirliği şart koşan, yalan enflasyon rakamları açıklanmasına izin vermeyen, kişiliksiz para politikası üyelerinin aldıkları haram maaşların ve görevlerin sonladırılmasını talep eden IMF programı yerine sadece vergi va zamla fatura sadece dar ve orta gelirliye kesiliyor?" diye sorulmuyor. Ülkede sata sata satacak bir şey kalmayınca, batıdan da yerle bir olmuş enkaz halindeki iflas etmiş itibarsız bir ekonomiye borç verecek kimse kalmayınca gelsin vergiler zamlar...

Seçimden önce her yerden petrol, gaz fışkırırken seçimden sonra zam ve vergi fışkıracağını, vatandaşlık satmanın da kurtaramadığı bütçe için "Piç Mehmet Paşa" anlayışının yaşatılacağı, "Türkiye yüzyılı" denen şeyin açlık seviyesi altında yaşayanların vergilerinin arttırılması esasına dayandığı, yoksul düşmanı soygun düzeninde gurbetçi veya sığınmacı olmayanların yavan yiyip yayan yürüyeceğini" anlatma yeteneğinde olmayan saray işbirlikçisi muhalefet de kendi iç krizlerini yaşamaya devam edecek.
tarafından
Sadece "Devletin borç yükü 4 kattan fazla arttı." diye bunu yapanlara oy vermeyecek şuurda seçmen kitlesi lazım. "Bana ne devletin borç yükünden, beni etkileyen bir şey yok" diyenler seçimden sonra gelen vergi ve zam yağmuruna, sahte enflasyona uyumlu ama gerçek enflasyonun yarısı kadar maaş ve ücret artışlarına şaşırmamalılar.

Cumhurbaşkanlığı sistemi vatandaşla birlikte devleti de borç batağına sürükledi. Cumhurbaşkanlığı sistemine ilk geçildiği 2018 yılında 1.1 trilyon TL olan kamunun brüt borç yükü bu yılın mart ayına gelindiğinde 4.2 kat birden artarak 5 trilyon liraya dayandı.
tarafından
İki yıl parlamentoda bulunan vekili muazzam bir emekli maaşı alıyor. Milletvekilliği bir meslek mi ki emekliliği olsun... Emekli olup da hem de vekil olan 147 bin lira maaş alıyor. Millete 7500 lira maaşı layık görülürken. Vekiller Amerika’da, Avrupa’da tedavi olmak isterse bütün masrafları dişler dahil devletçe karşılanıyor. Büyük şehirlerde eski vekillere bedavaya yakın fiyatla devlet misafirhaneleri, kulüpleri var. Hazinede arsa tahsisi alıp kooperatif de kurabiliyorlar. Bütün bu imkanlardan eşler ve çocuklarda yararlanıyor. Hiçbir vasfı bulunmasa da ilkokul mezunu olsa da önemli değil. Meclise kapağı attın mı devlet ölene kadar bütün sülaleni abat ediyor. Devlet destekli özel imtiyazlı özel bir sınıf var edildi. Dünyanın hiçbir yerinde milletvekiline özel emeklilik ve imtiyazlar olmaz ki bu zaten vekilliğe ve demokrasinin ruhuna da aykırı... Milletvekilliği meslek değil ki özel emekliliği olsun. Millete ve devlete hizmet için vardır. Özel statü vermek vekilliğe ihanettir. Siyaset aracılığıyla kurulan soygun düzeninden pay almaktır. Hayatında hiçbir iş yapmamış, hiçbir baltaya sap olamamış siyaset esnafları siyaset cazgırları genel başkanları eliyle Allah’ın seçilmiş kulları misali aileleriyle beraber ölene kadar devletin milletin sırtına yük oluyorlar. Asgari ücret 11400, emekli maaşı 8500 iken on binlerce milletvekili eskisi hak etmediği şekilde sefa sürüyor. Dünyada böyle bir emeklilik ve ayrıcalıkları dünyada örneği yok. Ayrıca başkanlık sisteminde parlamento sadece dekordur. Öyleyken 600 kişilik bir meclis niye var. İktidardakilerin devlet eliyle bir avuç siyaset esnafına ulufe dağıtmasıdır. Yekûnu çok büyük olan bu maliyeti Türkiye gibi fakir bir ülke kaldıramaz. Dramatik olan bu rezilliğin hiçbir zaman hiçbir milletvekili tarafından gündeme getirilememesidir. Ne İslamcı, ne solcu, ne milliyetçi, ne Kürtçü olanı söz etti. Turnusol kâğıdı gibi her şeyi kimin gerçekte ne olduğunu ortaya koyuyor. Para ve şahsi çıkar söz konusu olunca inanç ve ideoloji kimsenin umurunda değil. Yaptıkları sadece parti başkanlarının talimatı ile mecliste el kaldırmak. Birçok oturuma da katılmıyorlar zaten. Sorun sistemde, siyasetçi sınıfına dahil oldun mu seçilmiş imtiyazlılardan oluyorsun.
tarafından
Vergilerin ağırlaştırılarak vatandaşın ezilip sömürülmesinin görüşüleceği oturuma önemli sayıda muhalefet milletvekili katılmadı. Neticeyi değiştirmeyecek olsa bile dişe diş mücadele eden aldığı maaşın helal olmasını isteyen bir muhalefet yok.. Öyle olursa sistem içindeki haram yiyicileri önleyecek bir denetim sağlamayacaklardır. Hakkını aramakla görevli olduğun açlık sınırı altındaki emeklilerin, o sınırın yarısının altında maaş alan dul ve yetimlerin okuyacağı beddua sebebiyle Allahtan kork ve 20 - 40 kat fazla maaş aldığın bu insanların yüzüne tükürmesini bekleme...

Asgari emekli maaşı 7500 lirayken emekli vekilin 150bib lira maaş almasının kat kat ötesinde eski ve yeni vekillerin saltanatı var.

Bütün bu laflar diktanın daha üstün olduğunu söylemek için değil, ama vekilliğin düzeltilmesi gereken yönlerinin herbir vekil tarafından gündemden düşürülmemesi içindir. Bu neden önemlidir?

Eğer baştakiler çalmadıklarını haram yemediklerini sürekli olarak ortaya koyarsa devlet mekanizmasındaki 6 milyon personel adımlarını çok dikkatli atar ve ülke fakirlikten kurtulur.
tarafından

“İtibardan tasarruf olmaz” diyen, kerameti kendinden menkul ekonomi safsatalarıyla kuru ekmeğe muhtaç ettiği millete ‘tasarruf’ tavsiye etmiş. Merkez Bankası'nın arka kapısından satılan dövizlerle, millete ‘ekonomide işler yolunda’ havası basıldı. Seçimden önce Karadeniz'de doğal gaz, Cudi-Gabar'da petrol bulduk diyenler şimdi, ‘Petrol-doğal gaz gibi kaynaklara sahip değiliz’ diyor.

Halk yapılan korkunç yanlışları görse bile aradığı kişiyi bulamadığı için seçim yalan ve rüşvetlerine aldanmış gibi görünerek devam dedi. Çünkü kazanın patlayıp patlamayacağından emin değildi. Olmazsa 2024'te öyle bir fatura kesilir ki erken seçim kaçınılmaz olur.

tarafından
Dürüstlük hem iktidarda hem muhalefette aranılan bir değer olmaya devam ediyor. Dürüstlük yalancılıktan sahtekarlıktan uzak olmayı gerektiği gibi gerçeğin bir kısmını gizlemeyi, örtmeyi, kasdi olarak yanlış anlaşlmaya yol açacak ifadeler kullanmayı da kınamayı gerektirir.

3 Eylül tarihli haberde "İşgücüne yapılan ödemelerin payı 2018 yılında yüzde 33,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 26,3 oldu. Böylece başkanlık rejiminden bu yana işgücü ödemeleri payı 7,2 puan geriledi." denilerek iktidarın işgücünün sömürülmesine izin verdiği anlamında yorumlara yol açılıyor.

İyi ama 3 Eylül tarihi 31 Ağustos 2023 tarihinden sonradır. Ağustos'un son günü resmi istatistik kurumunun bu hususu da ihtiva eden "Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla, II. Çeyrek: Nisan - Haziran, 2023" başlıklı açıklamasında "İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın ikinci çeyreğinde %25,3 iken, bu oran 2023 yılında %34,3 oldu." ifadesi grafiğiyle beraber var. Hatta 2023 ilk çeyrekte bu rakamın yüzde 37.8 seviyesinde gerçekleştiği gösteriliyor.

İktidar yandaşlarında olduğu kadar, kendi okurunu aldatmayacak habercilik, gazetecilik namusu muhaliflere de gerekiyor. Çünkü seçmen manipülasyonu için yapılan rezillikler ortaya çıktığında -ki eninde sonunda çıkar- itibar kaybı kaçınılmazdır.

https://www.sozcu.com.tr/2023/ekonomi/gelir-dagilimda-bozulma-artiyor-7791694/

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Donemsel-Gayrisafi-Yurt-Ici-Hasila-II.-Ceyrek:-Nisan---Haziran,-2023-49666
...