Serbest kategorisinde tarafından
Yalancılık, vaadini yerine getirme, söylediğinin tersini yapmak ahlaksızlık değil mi? Politikacı ahlaksız olmak zorunda mı? Kendi onur ve haysiyetine aykırı söz ve davranışlardan çekinmemenin tek sebebi oy kazanmak mı? Onur, kişinin kendi varlığına, kendi kişiliğine karşı beslediği saygı, insanı insan yapan iç değerdir. Oy veren kişi, kendine dahi saygısı olmayan bir maskaraya, beşparalık bir soytarıya, rezil kepaze bir şeref yoksununa dönüşmüş siyasetçinin nesine güvenip destek verir? Halk desteği devam ettiği sürece en iyi siyasetçi en hızlı dönen bir topaç, hiç durmadan dönen bir fırıldak, rengini sürekli değiştiren bir bukalemun ruhunu mu taşımalıdır? Çünkü maymuna dönmüş siyasetçi, utanmaz bir rahatlıkla, sayısız yalanı başkası söylemiş gibi meydan kürsülerinden höykürmeye devam etmektedir.

Cevabınız

Görüntülenecek adınız (isteğe bağlı):
Gizlilik: E-posta adresiniz yalnızca bu bildirimlerin gönderilmesi için kullanılacak.

6 Cevaplar

tarafından

Siyasetçilerin yalancı ve dönek olma eğiliminde olduğu fikri, karmaşık bir konudur ve kesin bir cevabı yoktur. Bu algının oluşmasına katkıda bulunan bir dizi faktör olabilir:

1. Siyasi Vaatler: Siyasetçiler, seçmenleri etkilemek için oy toplamak amacıyla vaatlerde bulunurlar. Bu vaatler her zaman gerçekçi veya yerine getirilebilir olmayabilir. Seçildikten sonra, vaatlerini yerine getiremezlerse yalancı olarak algılanabilirler.

2. Siyasi İdeoloji: Siyasetçiler, belirli bir ideolojiye bağlı kalabilirler. Bu ideoloji, her zaman seçmenlerin çoğunluğunun görüşleriyle örtüşmeyebilir. Siyasetçiler, ideolojilerine bağlı kalmak için gerçekleri çarpıtabilir veya saklayabilirler.

3. Rakiplerle Rekabet: Siyasetçiler, rakiplerini yenmek için her türlü yöntemi kullanabilirler. Bu, rakipleri hakkında yanlış bilgiler yaymak veya gerçekleri çarpıtmak anlamına gelebilir.

4. Kamuoyu Algısı: Siyasetçiler, kamuoyunun algısını yönetmeye çalışırlar. Bunu yapmak için, gerçekleri kendi lehlerine olacak şekilde sunabilirler.

5. Kişisel Kazanç: Bazı siyasetçiler, kişisel kazanç için siyasete girerler. Bu siyasetçiler, kendi çıkarlarını korumak için yalan söylemeye veya gerçekleri çarpıtmaya daha meyilli olabilirler.

6. Halkın Beğenisini Kazanma: Bazı siyasetçiler, seçmenlerin beğenisini kazanmak veya onların isteklerine uygun görünmek için gerçekleri esnetebilir veya sözlerini değiştirebilirler.

7. Popülarite ve Seçim Stratejileri: Siyasetçiler, seçim dönemlerinde popülerlik kazanmak veya rakiplerini eleştirmek amacıyla bazen gerçek dışı veya çelişkili ifadeler kullanabilirler.

8. Lobi Grupları ve Çıkarlar: Siyasetçiler, lobi gruplarından veya çeşitli çıkar gruplarından baskı görebilir ve bu baskılara dayanarak söylemlerini değiştirebilirler.

9. Güç ve Kariyer Hedefleri: Siyasetçiler, güç kazanma veya kariyer hedeflerine ulaşma amacıyla gerçek dışı beyanlarda bulunabilir veya politika değiştirebilirler.

10. Medya ve Kamuoyu Baskısı: Medya ve kamuoyunun sürekli gözetimi, siyasetçilerin sözlerini değiştirmelerine veya açıklamalarını ayarlamalarına neden olabilir.

11. Parti Politikalarına Uyum: Siyasetçiler, parti politikalarına uymak veya partilerinden gelen baskılara karşı gelmemek adına söylemlerini değiştirebilirler.

Siyasetçileri değerlendirirken, vaatlerini yerine getirip getirmediklerine, gerçekleri doğru şekilde sunup sunmadıklarına ve kişisel çıkarlarını mı yoksa halkın çıkarlarını mı gözettiklerine dikkat etmek gerekir. Her siyasetçinin dürüst ve ilkeli olmadığını unutmamak önemlidir.

tarafından

"Bir tarafta 810 milyon insan en temel gıda maddelerine ulaşmazken, diğer tarafta büyük sermaye sahipleri birkaç dakikalık turistik uzay seyahati için yüz milyonlarca doları harcayabilmektedir" diyen kişi halkının onmilyonlarcası açlık sınırı altında gelirle yaşarken ne yaptı biliyor musunuz? Kendi reklamı için elin aletine bindir gönder uzaya... Halkı uzaya baktırırken 12 ilde 73 taşınmazın, sonra da 6 milyon metrekarenin özelleştirilmesi kararları çıktı. Satacak bir şey kalmayınca sıra dağa, taşa, toprağa, orman arazilerine gelir... Korkunç hataların, akılalmaz yanlışların bedelini kim ödeyecekti ya? Ses bombaları patlatılıyorsa cebini kolla...

"Nas ( islam dininin emirleri) ortadayken sana bana ne oluor" ve 21 Nisan 2023'te "Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez, Türkiye’de faiz devamlı düşecek." denmesinin üzerinden bir kaç ay geçince faizi 5 katına çıkartıp Zimbabwe, Arjantin, Venezüella'da sonra dünyanın en yüksek dördüncü faizi olan %45e çıkartan aynı yönetim... 27 Şubat 2015'te "Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur" diyen kimdi?

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/02/150227_erdogan_yuksek_faiz

Peki beslenme yetersizliğinden ortalama zeka seviyesi gerileyen (https://www.sozcu.com.tr/iq-siralamasinda-geriye-dustuk-carpici-arastirma-p25182) ve fakirlikten nesebi kesilme noktasına sürüklenen (https://www.bloomberght.com/nufus-artis-hizi-15-yilin-en-dusugunde-2347072) halk kendisine söylenen yalanları, varlıklarının yağmalandığını anlamıyor mu? Çarşıda, pazarda, markette yaşadıklarını dış güçler heyülasının yaptığını mı sanıyor? Bir kısmı o hipnozda... Ama çoğu için muhalefet, yaşanan faciadan daha büyük bir facia...

https://www.gazeteduvar.com.tr/erdoganin-2021deki-konusmasi-gundem-oldu-birkac-dakikalik-uzay-seyahati-icin-haber-1663739

Siyasetçinin veya ekonomi yorumcusunun daha sonra her ne olursa olsun "Ben zaten böyle söylemiştim." diye haklı çıktığını iddia edebilmek veya sanki sözünün eriymiş gibi görünebilmek için lisanı birden fazla manaya gelecek şekilde esnek kullanmaları, ağızlarının iki tarafı ile de konuşmaları sık rastlanan bir durumdur.

Ama bile bile, açık açık, son derece ortada olan, inkarı mümkün olmayacak yalanları bu kadar bol kullanabilmeleri, bilgiye erişimin son derece kolaylaştığı böyle bir çağda bu seviyede pervasız, bodoslama ve utanmazca konuşabilmeleri hitap ettikleri kitlenin zihinsel kapasitesine açık bir hakarettir. Ne var ki bunun farkında olmayan veya liderlerine tapınan kitleler hala önemli büyklükte bir güruh...

Saymakla bitmesi mümkün olmayan yalanlardan bir demet:

Dünyaya satılacak kadar büyük bir rezervin keşfi ilanı ile duyurulan ve bu sebeple kısmen bedava olarak dağıtıldığı ilan edilen Karadeniz doğalgazının toplam tüketimdeki payı yüzde 0.7, yani binde 7 olduğu resmi raporlarda ortaya çıktı. Seçim gazı, seçim rüşveti olarak dağıtılan ise Rusyadan parayla alınan gazdı. İşte "Türkiye yüzyılı..."

https://www.sozcu.com.tr/dogalgaz-tuketiminde-karadeniz-gazinin-payi-belli-oldu-p25682

Ankara'da 80 yaşındaki emekli sıfırın altındaki sıcaklıkta sabah namazından evvel kuyruğa girerek sıra bekleyip ucuz et alma çabasındalar. Şanslılar çünkü başka illerde bu imkan bile yok... İşte "Emeklilerin yılı..."

2023 enflasyonu %65'miş. Bastırılmış fiyatı ile Ramazan pidesi ve fitre %85 artarken bu nasıl mümkün? Halksa nedense %130 hissediyor! Düzenli olarak enflasyon hesabında kullanılan madde gruplarının ağırlıkları yenilenir. Bu yıl gıda ve konut gruplarının ağırlıkları azaltılması halkın iyice zenginleştiğini gösteriyor!!! Bütçe yandaşa yağmalatılmaz, israfın itibar değil haram olduğu kabul edilirse, savaşılan bir düşman olmayan tersine yönetimin sebep olduğu enflasyona son verilirse, emeklinin ve emekçinin enflasyon farkına çökmeden, kul hakkı yemeden de bir ülke yönetilebilir.

Yalan bir siyaset şekli olmamalıdır. Lakin, başarı yalan söylemek zorunda kalmamak olarak tanımlanır. Ortada korkunç bir başarızlık felaketi varsa yapılamayanlar, felaketler, rezaletler ve facialar mı anlatılsın?

Modern devlet, yöneticilerin halkı ilgilendiren her türlü bilgiyi "devlet sırrı" maskesi arkasına saklayıp fiyaskoları gizlemeye çalıştığı, bu amaçla geri dönmeyen devlet kredileri ile alınan veya borazanlaşmış resmi medyayı desteklediği, gücü yetmediğini de vergi cezaları ile kuklalaştırıp, yetenekli gazeteceleri hapse yolladığı bir devlet değildir. Zaten böyle bir devlette en önemsiz siyasi açıklamalar 40 kanalda aynı anda canlı olarak yayımlanmaz. Şeffaflıktan, denetimden, hesap verebilirlikten, bağımsız yargıdan, çok seslilikten korkmaz.

tarafından
Muhatabına ciddi şekilde zarar vereceğini adı gibi bildiği uygulamaları dini, milli veya herhangi bir esasa dayandırılmış yalanlarla mazur göstermek bir çeşit dolandırıcılıktır. Bütün hırsızlıklar ve dolandırıcılıklar da acımasız vicdansızlıklardır. Fakat iş burda bitmiyor.

"Nasılsanız öyle yönetilirsiniz." ilkesi çağımız demokrasilerinde daha da kolay farkedilen bir gerçektir.

Öyleyse asıl korkunç soru şu:

Tek tek hepimiz yalancı, dolandırıcı, menfaatçi, acımasız, vicdansız, sahtekar, çıkarına göre dininin prensiplerini dahi paspas edecek kadar ilkesiz bir güruhun üyesi miyiz?
tarafından
Yalan modern çağda artık "gaslighting" ile kavramı ile farklı bir seviyey geldi.

Gaslighting: Psikolojide kişinin kendi çıkarları için başkalarını manipüle etmesine; yanıltıcı telkinlerde bulunmasına; insanı kendi aklından bile şüphe eder hale getirmesine; kurbanın duygularını istismar ederek gerçekle bağını koparmasına; hiç yaşanmamış olayları yaşanmış gibi göstermesine; yaşanmış olayları ise hiç yaşanmamış gibi kabul ettirmesine; kurbanını yalnızlaştırıp, aciz hissettirip körü körüne kendine bağımlı hale getirmesine denir. İnsan zihninde gerçeğin yerine gerçek olmayanı koymaya ikna ederek yanlışı doğruymuş gibi inandırmaya deniyor.

Bireylerin ve toplumun satılık gazetecilerle, sosyal medya trolleriyle, bot hesaplarla, deep fake denilen dijital fotomontajlarla, kitlesel medya propagandalarıyla, uydurulmuş komplo senaryoları ile dezenformasyon bombardımanına maruz bırakılmasına gaslighting denir. Bütün dünyada otoriter yönetimlerin artması, popülizmin yükselmesi, sosyal medyanın toplumsal hayata hâkim olması sebebiyle gündemde kalan bir kavram…

Asılsız bilgilerle kafa karışıklığı yaratılıp gerçekler bilinçli olarak tahrif ediliyor, eğilip bükülüyor ve tanınmaz hale getiriliyor. Sahte gerçekler monte ediliyor. Sahte tarih yazılıyor. Aklı başında insanlar bile kendinden şüphe etmeye başlıyor. “Ben faklı düşünüyordum, ama herhalde ben yanlış düşünmüşüm” demeye başlıyor insanlar. Uganda seviyesine düşmüşken dünyaya yön verecek bir şahlanış içinde olduğunu sanıyor inşalar. Çöpten marul toplayanlar dünya lideri olduğunu zannediyor. Nüfus cüzdanları dahil her şeyi yabancılara satılmış ülkesinde memleketinin hiç bu kadar yerli olmadığını sanıyor.

Devlet kurumları gerçekleri saklıyor veya aslından farklı şekilde açıklanırken, yetkililerin açıklamaları ile zihinlere şüphe tohumları ekilip beyinler sisleniyor, bulutlanıyor. Ahlaksızlar dürüst kabul edilirken, namuslu insanlar hakkında “acaba”lar oluşuyor. Düzgün insanlardan kuşkulanılıyor. Duygular aidiyetler, din, bayrak öylesine vahşi şekilde istismar ediliyor ki sahtekarlara inanlar doğru söyleyenlerden işkilleniyor. Hayaller nehrinde çok güçlü bir debi oluşturulunca akıntıya karşı yüzülmesi imkânsız hale getiriliyor. Herkes ister istemez sele kapılırcasına o istedikleri yöne, şelaleye doğru sürükleniyor.
tarafından
Ahirete, hazine arazisine kurulan villaları değil onların ve bu duruma fetva verenlerin hesabının götürüleceğini biliyor musun? Yalancılık, sözünü tutmama, emanete ihanet dahil bütün deliller ayan beyanken münafık olmadığının delili nedir? İmanın olmayabilir ama gelecek olduğun yeri biliyoruz: Kaybolmazsın ama yine de tarif edelim, azap çekmede vakit kaybın olmasın: Cehennemde kafirlerin bile aşağısında…
tarafından
Mursi mezarında ters dönmüş olabilir mi? Seçim kurtarmak uğruna çürütülmedik değer bırakmayanlar, bir oraya bir buraya savrulanlar, burnunun ucunu göremez bir basiret seviyesinde anlık kararların kaçınılmaz yanlış sonuçlarını hazım kapasitesi çok yüksek halkına ödetme alışkanlığı... Hangi değeriniz günübirlik siyasi çıkar, bir politik hedef uğruna veya liderin bulunduğu konumu tahkim etme uğruna vazgeçilmez kalabildi. Her türlü değer, her türlü yemin, her türlü büyük laf bir çırpıda çiğnenip bir çırpıda ezilip geçiliyorsa, un ufak ediliyorsa, değer namına hangi değerin sabit değer olarak kaldığına kalacağına inanalım. Destekçiler, topaçlık karşısında hayret duygusunu kaybetmiş bir sosyal çürümüşlükte buluştular. Ruhsuz, duygusuz, suskun, ilkesiz, tepkisiz kitleler… “Hain zalim katil Sisi, onla bir araya gelirsem kendimi inkar ederim” derken “Kardeşim Sisi”... Günlük politik ihtiraslar, emeller, tutkular uğruna çürütülmedik çiğnenmedik hangi değer kaldı? Ne kaldı? Bundan sonra büyük büyük laflarla değer namına ortaya konan üstüne ahitler yapılan hangi değerin sahiciliğine ve bunun çiğnenmeyeceğine inanalım? Siyasal ilkesizlik, tutarsızlık ve yozlaşma ve çürüme ile kendi gemisine kaptanlık edemeyen vardığı limana da şaşmamalı… Aynı gemideyiz palavrasının Türkçesi: “Ben buraya kaptan olmaya layık ehliyette biri değildim, beni siz kaptan yaptınız, batan gemi için kendinizi suçlayın beni değil”.
...