11 Ocak 2017’de 34. Muhtarlar Toplantısı'nda “Elinde silahı, bombası olan teröristle doları, avrosu, faizi olan terörist arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur. Amaç, Türkiye'ye diz çöktürmek. Bunun için döviz kurunu bir silah gibi kullanıyorlar. Milletimiz, döviz almak yerine satarak, 15 Temmuz'un ertesi günü başlatılan ilk dalga saldırının önünü kesmişti. Bunun devamını ben milletimden rica ediyorum. Bugün aynı tutumu sürdürmeliyiz.” denildikten sonra hiçbir döviz teröristinin hayalin bile kurmayacağı şekilde, o tarihte 3,77 lira olan doları 38 liraya getirmek… Destek olmak üzere dolarını satanlara eşi benzer görülmemiş bir kazık atmak… 4 Eylül 2019’da “Benim faize alerjim var. Politika faizi daha da düşecek” denilip sonunda bütçeden rekor faiz ödemeleri yapmak… 2006-2017 arasında 46-56 milyar lira olan yıllık faz ödemelerini 2024’te 1270 milyar liraya, 2025’te 1950 milyar liraya çıkarmak… 2017’de vergi gelirlerinin %10,6’sını faize harcarken 2024’te %17,4’e çıkarmak… Sadece 2018-2024 yılları arasındaki yedi yılda bütçeden FAİZE harcanan para 2 trilyon 744 milyar liradır. Bu tutar aynı dönemde yatırıma giden paradan 589 milyar lira daha fazladır.
Ev almak üzere parasını en risksiz sanılan banka mevduatında tutanları emlak fiyatlarını bile isteye patlatıp evin kapısını dahi alamaz hale getirmek…. Madalyalık bir ekonomist olmak gerek… Bilmemek, danışmamak, uyarıları dikkate almamak suretiyle bir yöneticinin yapmaması gereken her şeyi tamamen yapmış olmanın hiçbir önemi yok… Halk memnun olduktan sonra… Halk memnun değil mi? Emekli, asgari ücretli ve her türlü dar gelirlinin destek vermediği bir iktidar devam edemezdi ki… Madem devam ediyor; halk mutludur. Gulyabanilerle savaşan bey çocuklarını desteklediği hayaline inandırıldığından mı, kendisini cennete götürecek şekilde dine hizmet ettiği hipnozundan çıkamadığından mı, iktidardan çok daha büyük bir karikatür olan muhalefetle karşı karşıya kaldığından mı? Fark etmez…