Hem halkın hem idarenin kendi parasının değerli olmasını istemesi ve ona göre davranması lazım. Ara sıra yapılan mecburi diyetlerle biraz kilo kaybeden şişman kişi, temel alışkanlıklarını değiştirmezse ve iyileşmenin devamı için kas kütlesini arttıracak terletici çalışmalar yapamazsa kısa sürede eski kilosuna geri döner. Aynı şekilde dolardaki artışa refleks verecek üretim, ihracat ve rekabet kasları uzun yıllardan beri yok olduğu için umulan fayda elde edilemiyor. Kimsenin uzun vadeli fedakarlığa tahammülü olmayınca fakirleşme krizleri dönem dönem vurmaya devam edecektir. İdarenin de halka güven vermesi gerekir, aksi takdirde ihracat veya döviz geliri artışı olsa da bu sisteme girmeyecektir. Güven vermek en az üç bakımdan mümkündür.
Birincisi, para politikası içindedir: Bir vatandaş nasıl para basıp piyasaya sürdüğünde ömrünü hapislerde geçirmesine yetecek bir suç işlemiş oluyorsa, aynı durum idareciler için de geçerli olmalıdır. Yani hiçbir esasa bağlı olmadan, paranın değerini düşürecek derecede, sınırsız bir şekilde banknot matbaasını çalıştırmak veya para arzını arttırmak da suç olmalıdır.
İkincisi vergi politikası içindedir: Paranın sistemden kaçmasına ve bitmeyen bir krize sebep olan "Nereden Buldun Yasası" 2003 yılında kaldırılmıştı. Şu anda, bu yasa adı söylenmeden, vatandaşların banka hesaplarına gelen giden paranın maliyece incelenmesini ve vergisinin sorgulanmasını sağlayacak şekilde yürürlüğe tekrar konulmuş durumdadır. Bu da paranın sistem dışında kalmasına yol açmaktadır. Bu gibi yasaların bizim gibi memleketlerde uygulanabilmesi için vergi oranlarının ciddi şekilde düşürülmesi gerekir. Hiçbir idare bunu yapacak cesarette olamayacağından banka hesaplarının incelenmesi uygulaması sonlandırılmalıdır.
Üçüncüsü harcama politikası içindedir: Bütçe içi ve bütçe dışı, yerel ve genel, idarenin her türlü harcamasının olabilecek en ileri seviyede denetlenmesi sağlanmalı, hatta bu denetim kurumlarının da denetlenmesini sağlayacak şekilde kontrol mekanizmaları geliştirilmelidir. Kof ve hantal denetim sistemleri düzeltilmelidir. Her türlü harcama bütün kanallar kullanılarak en şeffaf hale getirilmelidir. Bazı rezaletler, sadece usta basın muhabirlerinin konuları deşmesi veya paylaşım kavgaları ile ortaya çıkıyor. Bu duruma gelinmeden, ortaya çıkacağı anlaşılan anlamsız veya illegal harcamalar yapılmazsa vergileri katlaya katlaya artırmak değil indirmek bile gündeme gelebilir. Bu şekilde "Yemeyeceksem, adamıma yediremeyeceksem idareye niye geleyim?" diyenler siyasetten sonsuza kadar tasfiye edilebilir. Ayrıca pandemi, birçok harcamanın yapılmadan, birçok personelin çalışması olmadan da işlerin yürüdüğünü gösterdi. Bu bilgiler kullanılarak katma değeri olmayan işlere son verilebilir.
Dünyada seçim kazanmak isteyen hiçbir demokratik idare desteğini isteyeceği insanların sırtındaki vergi yükünü arttırmak istemez. Buna rağmen çeşit çeşit vergi artışı ve yeni vergiler gelmişse reform yapmanın zamanı fazlasıyla geçmiş demektir. Ne yazık ki, tarihte ekonomik reform denince, kolay olduğu için, hep sabit gelirlilerin her türlü haklarının azaltılması anlaşılmıştır. Bu da kaybedilen destekle beraber, değişmek zorunda kalınan idarelerle istikrarsızlığa yol açmıştır.
Varlığı, enflasyon ve dolar karşısında çok büyük kayba uğramış vatandaşın öfkelenmesi son derece normal. Bununla beraber "Yerli para biriminin insan tersine çevrilmesi, Nobel Kimya Ödülüne layık bir çalışma mıdır?" veya ekonomi yöneticisine "Sen soytarı mısın?" gibi sorular yöneltmek ne kadar doğru? Çünkü adam "I will totally destroy and obliterate the Economy of Turkey (I’ve done before!)." "Türk Ekonomisini yıkıp yok edeceğim. (Daha önce yaptım!)" demiş. Okunan beddualar karşılığını bulmuş mu bilinmez tahtını kaybetti. Gelecek olanın daha insaflı olduğuna dair de bir işaret yok. Fakat umutsuzluğa da gerek yok. Gün doğmadan neler doğar. Bir yıl önce "korona" lafını kaç kişi biliyordu? Daha akıllı bir idare, daha şuurlu bir milli irade layık olunmayan nimetlere de ulaştırabilir.
Bu yazıyı, bu durumlara gelmeden yapılabilecek sayısız çareden birkaçından söz etmek için yazdım. Sıkıntının olduğu yerde çarelerin de tohumları vardır. Asıl olan, sıkıntı ile yüzleşen halkın beş yılda bir, bir kutuya kağıt parçası atmasından çok önce, önerilerinin dinlenebileceği, gerçekten işe yarayan kanalların var olmasıdır. Son önerim de şu olsun: CIMER, Açık Kapı gibi sistemler kapatılmalı ve işe yarayan yeni bir sistem kurulmalıdır.